5 Mart 2012 Pazartesi

İlan-ı Mağlubiyet..




Kalk git artık umutlarımdan, ömrümden vakit çalıp duruyor hayalin!
Kısaldıkça kısaldım zaten, vaktimi tamamıyla meşgul ediyorsun !
Sus, alaylarının tiz sesi yüreğimi tırmalıyor!
Kulaklarıma yeterince asıldı sesin, fazlası ağır gelecek!
Silemiyorum dudaklarından sızmış notalarının izini duyularımdan,
Sayende başka suretler işgal edemiyor topraklarımı,
Osmanlının Viyana'yı kuşatması gibi, yeni yeni "çeriler" aşındırıyor kapılarımı!
Kilidin öylesine güçlü iliştirilmiş ki çehreme, senden gayrısını beynime aksetmiyor bakışlarım!
Bende ki varlığın, anlaşılan gözü pek ve kararlı, ne kadar top düşerse düşsün şakaklarıma,
Farkındayım bendin yıkılmayacak, hep kalacak gamdan inşa ettirdiğin surlarımda!

Duvarlarıma asıldı suretinin fotoğrafları, tarihçem hep senden bahsedecek..
Dönüm noktasıydı, orda başladı ihtişamı ve yokluğunda son buldu diyecek..
Beni öğrenmeye gelenleri, seyyahları, gezginleri, bana sığınan her yeni ferdi talihsizliğim hüzünlendirecek..
Bana rehber olanların dili kilitlenecek, nefesleri boğazlarında düğümlenecek..
Tercüme edemeyecekler arkeolojimden kalan kırıklarımı!

Öyle işledin ki şehrimin sokaklarına, zerrelerime mihenk taşı oldun..
Öyle ince çizdin ki sınırlarımın çizgilerini, gözyaşlarımı dizginleyemiyorum bentlerle bile..
Sürekli taşkınlar yaşıyor sefil ve fakir tebessümlerim,
Hep sular altında, oksijensiz kalıyor umutlarım!
Bezden gemilerim nemine dayanamıyor bakışlarımın!
Bir bir batıyor yıldızlar göz kapaklarımın ardında!!
Dilenci gibi arşınlıyor bir bir cami avlularını yarınlarım,
Ellerimi açtım mutluluk dileniyorum avuçlarından,
Yüreğimi açtım "El-aman" dileniyorum o hırçın bakışlarından..
Ne olur, çekil artık benden, zehirle bezeli hançerini sök al kalbimden!

Gel! bitirdin beni, yitirdim kendimi, uğruna verdiğim savaşları kaybettim!
Lütfen, lütfen artık gel de barış imzalayalım!
Beyaz bayrak kaldırdı yenilmişliklerim, mağlubiyetin hükmüne tabiyim..
Tamam kabulüm, gel kurul baş köşeme, ömür boyu sömürgene razıyım!
Toplatıyorum sensizliklerimi tek tek tarihler boyu sürgüne kabilim!

Şöyle yazacak kitaplar dudaklarına maruz kalan beni;
"Esareti öylesine derinden yaşadı ki eriyip giderken düşmanının ateşten dokunuşlarında buzdan varlığı,
Yerle yeksan oldu mazisi ve müzarisi, meçhule doğru savruldu ümitleri, hayalleri, hevesleri..
Efsanelere kurban edildi en masum düşleri ve içten gülüşleri..
Kendinden kalanı, paçavralar asılmış, bir zamanlar medet umulmuş kimsesiz bir dilek ağacı,
Öylesine bitap düşürdü ki bu savaş onu,
Dalları çiçek açamıyor, son kalan bir iki nefesi de soldu sarardı!
Baharları bir bir hazan döküyor, sonsuzluğu tüketti!
Öylesine sömürüldü ki beden ve ruh kaynakları,
Geriye kalanı boş bir sahra çölü, bazen seraplara duruyor, bazen kimsesizliğe çöl fırtınası esiyor..
Bağrına ve ilklerine işleyen güneşle çatlıyor, kahroluyor, kavruluyor..!
Durduramıyor sarsıntılarını dünyasının, tutanmıyor hayata, bir bilinmeze savruluyor!"

Ve bir gün iki aşık gelip sarıldıklarında beni ilk öptüğün o ağacın altında,
Tutacağım kaderimden sızan acıyı, tarihim onlarda tekerrür etmeyecek bir daha!
Yıkacağım alnıma yazılan yazgıları onların aşkında, tüm kavuşulmayanların acısını ben içime çekeceğim..

Korkma, sana sirayet etmeyecek benden hiç bir kalıntı!
Senden sonra içime açtığın boşluk yutacak herşeyi ve ben üstüme alındığım hiç bir ayrılıktan keder çekmeyeceğim!

Nursalkımın..

6 yorum:

  1. tek taraflı zamansız biten her sevdadan böyle küskünler , nefret kırıntıları, hüsranlar kalır...

    YanıtlaSil
  2. okurken yüreğimden yürek aldın..Yüreğine sağlık..

    YanıtlaSil
  3. dudaklardan sızmış notalar..bunu tuttum..bu cümle için hüzne değer,üzül boş ver (bana da bak sadistliğim üzerimde:)çok güzeldi..sevdiğimden nedense nefret edemem, istesem de...kin asla tutamadım..

    YanıtlaSil
  4. çok heyecanlı okudum...
    çok güzel yazmışsın canım...
    söyleyecek söz yok sözün bittiği yerdeyim...
    sevgiler...

    YanıtlaSil
  5. Bugün yoğun bir duygu selinin içindeydim, bu yazılar da bana tuz biber oldu. Müzik de eklenince gözyaşı selimde boğuluyorum zannettim. Yüreğine sağlık canım

    YanıtlaSil
  6. "Bir papatya tarlası düşün... İlkbahar ayı. Ve sen onun yanından geçen yolda yürüyorsun. Ve o papatya tarlasında bir papatya dikkatini çeker. Binlercesinden birisidir, ama sen onu yanına gidersin. Onda seni çeken bir şeyler vardır. O papatyayı olduğu yerden koparırsın. Sadece senin olsun istersin. Sadece senin... Öleceğini düşünmeden ve gidersin o tarladan.
    İçindeki şiddetin durduramadığı bir bencillik ama bir o kadar güzel ve hapsedici. TUTKU bu olsa gerek...Yine o tarlanın kenarındaki yolda yürüyorsundur. Yine milyonlarcası arasında bir tanesi seni çeker. Yaklaşırsın yanına. Gözlerin başkasını görmez olur o an. Onun için herşeyi yapmak istersin. Dokunmak istersin. Dokunamazsın, orda onunla ölmek istersin. Ama birden hafif bir rüzgar eser ve bir başka güzel çiçek kokusu gelir burnuna. Dayanamazsın onun kokusuna. Unutturur herşeyi bir anda ve o kokunun geldiği yöne gidersin. Diğer papatya orda kalmıştır. Yüreğinin bir kenarında. Paylaşılmamıştır birçok şey. Unutulmaz belki ama geri de dönülmez ona. AŞK bu olsa gerek... Yine o yoldasın. Papatya tarlasının yanından geçen...
    Ve yine bir papatya milyonlarcasının içinden seni çeker. Gidersin yanına. Orda
    kalakalırsın. O hiç ölmesin diye her şeyi yaparsın. Tüm gücünle onunla olmak istersin. Oradan seni koparacak hiç bir güç olmadığına inanırsın. Ve orda onunla ölene kadar birlikte kalırsın. SEVGİ bu olsa gerek.. Sevgilerimle Muammer".....

    YanıtlaSil