31 Temmuz 2012 Salı

Şimdi Gel Rüyalarıma, Biliyorum Çoktan gittin!



Gittin!
Öyle bir gidişti ki seninkisi,
Yüreğime batıra batıra dünleri,
Kahrede kahrede yarınları..

Gittin,
Oysa gelmelliydin sen!
Beklenişlerin muştusu gibi yazılmalıydın kaderime..
Ve derman olmalıydın bendimden sızan kederime..

Bittim!
Öyle bir bitişti ki benimkisi..
Kara topraklara sığınıp hüznümden,
Korkan bakışlarımın titrediği..
Uykularımın geceyi böldüğü,
Karanlıklarının aydınlıklarımı sövdüğü..

Ve sen gittin,
Oysa hep benimdin,
Ve sen benim sadece yüreğimdin..

Gittin ya,
Gelmeliydin oysa bahar gibi kışlarıma,
Doğmalıydın güneş misali kararmışlıklarıma,
Sürmeliydin dudaklarını yarım kalmış aşklarıma..
Üflemeliydin en masum nefesini bağrı kavruk kırılmışlıklarıma..

Sevdim,
Öyle bir sevişti ki benimkisi,
Benliğimi yağmurlar altında bırakan,
Tutup yüreği sevdaya dair ateşlere atan,
Kanarcasına parmaklarım buzullarda yanan..

Sevdim yana yana,
Sevdim ağlaya ağlaya,
Sevdim sızlaya sızlaya..
Sevdim hiç doğmayacak sılaya,
Sevdim, cennette, adin cennetlerine adadım sana olan aşkımı..
Bağladım umutlarımı Tuba ağacının senli benli dallarına,
Diliyorum hayallerime varlığını..

Nursalkımın..

İlktin, sondum, soldum...!


Hatırlar mısın şimdi beni?
Hani ilkimdin sen küçücük yüreğimde,
Ben ise sonuncundum herşeyinde...?
Hani ben hayata daha yeni gözlerimi açmış bir masum,
Sense garip dünyada yorgun, yaşlı bir yolcu...
Hani gün ışıklarını avuçlarıma verirdin her sabah?
Hani her batan güneşle kulağıma eğilip tutmayacağın sözler fısıldardın...
Hani Üsküdar'da denizin kıyısında bir bankta evlenme teklifi etmiştin..
Hani bensiz kalamayacağını ilan etmiştin..
Hani ben senin aşkının ortağı olacaktım?
Hani yaşadığın tek gerçek kalacaktım...
Ben yarım kalırken seninle olan bayramlarda...


Peki o bankata ben yapayanlız oturup seni aradığımda ...
Hani saatlerce yürüdüğümüz Ortaköy'de tutarken sımsıkı elimi...
Hani yoğurt yerken kanlıca da...
Hani ben ilk kez yaşarken seni..
Hani şimdi sen, söylesene çoktan unuttun mu beni...
Bak aradan geçen yıllar belki beni senden çoktan koparıp aldılar ama,
Benden hatıralarımı silip alamadılar büyüğüm..!


"Bir gün gelirde unuturmuş insan en sevdiği hatıraları bile..."

Beni UNUTMA....................................!



İlktin, sondum, soldum.....


Nursalkımın..

26 Temmuz 2012 Perşembe

Son Sigara..! // Bölüm 15




BÖLÜM  1 // OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ..!



Bora ne olduğunu anlamadan ve hiç bir şey düşünmeye fırsat bulamadan Deniz'in sesinin geldiği yöne mutfağa doğru koşmaya başladı.
Saniyeler geçmesine rağmen sanki aradan geçen zaman Bora'ya saatlerin bir biri ardınca akması gibi uzun ve ulaşılmaz gelmişti.
Nihayet mutfağa geldiğinde sevdiği kadını, biricik aşkı Deniz'i yerde kanlar içinde buldu. Ne yapacağını, ne söyleyeceğini, nasıl davranacağını bilmez bir şekilde Deniz'i kucağına aldı.

-"Aşkım, bebeğim! Lütfen iyi ol, lütfen" diyebildi sadece şoka girmişti. Elleri titriyor, dizlerinde ki dermanın boşaldığını hissediyordu.

Deniz kendinde ama acılar içinde kıvranır bir halde karınını tutuyor ve sadece "bebeğim" diye ağlıyordu. Kendi canı şu an umurunda bile değildi, tek düşündüğü ve tek istediği şey ne olursa olsun bebeğinin yaşıyor olmasıydı.
-"Lütfen bebeğimizi kurtar aşkım." diye yalvarır bir seste Bora'ya seslendi. Zor konuşmuş ve kelimeleri heceleyerek ancak söyleyebilmişti. Karnına sanki milyonlarca bıçak aynı anda saplanıyor sonra geri çekiliyor ve tekrar tekrar aynı şey yapılıyordu. Yüreğinde ki acı ve endişe ise bambaşka şekilde yaralıyordu Deniz'i. Biliyordu aslında yavrusunu çoktan kaybettiğini, bebeğinin kalbi durduğunda Deniz'in yüreğinde de bir duraksama olmuştu sanki.. Biliyordu, hissediyordu çok kötü bir şey olduğunu ama inanmak istemiyordu!

-"Şişş.. Tamam aşkım sen hiç bir şey düşünme şimdi hemen hastaneye gidiyoruz. Lütfen üzülme her şey iyi olacak!" Bora aklından geçen türlü türlü senaryolara ve Deniz'i kaybetme korkusunun derinlerden bir yerde yüreğini parçalıyor olmasına rağmen karısına moral vermeye çalışıyordu.

-"Bir şey yok, her şey iyi olacak birtanem dayan!" sadece bu kelimeleri söyleyebiliyordu. Hiç bir şey düşünemez bir halde ve anlamsız bir şekilde Deniz'in yüzüne baktı. Şuan Deniz'den başka bir şey umurunda değildi onun! Bebekleri bile! Tek istediği, ALLAH'tan şu an tek dilediği Deniz'e bir şey olmamasıydı.

Bora, Deniz'i mutfaktan taşıyarak yatak odasında ki yatağa bıraktıktan sonra telaşlı bir şekilde arabanın anahtarını aldıktan ve Deniz'i bir battaniyeye sardıktan sonra karısını yattığı yerden tekrar kucağına alıp kapıdan  koşar adımlarla çıktı.

....

MART 2005 

Deniz pencereden bakarken kulaklarından gitmeyen o ses sürekli aynı şeyi tekrar edip duruyordu..

-"Üzgünüm, ama bebeğinizi kurtaramadık!" demişti doktor bey hüzün dolu ve garip huzur bozucu bir sesle..

O andan sonra dünyada olup bitenle ilişkisi kesilmiş gibiydi, hiç bir şey yemiyor içmiyor, kimseyle konuşmuyordu.. Hayat denen şey karnından uçup giden meleği ile birlikte değerini yitirmişti Deniz'in gözünde. Artık hiç bir şeyin anlamı yoktu Deniz için. Yaşamasının tek sebebi sevdiği adamdı ama ona bile bir faydası yoktu artık!

Bora, Deniz'in bu haline çok üzülse de onu bir müddet kendisi ile baş başa bırakmaya karar vermişti ve onu sadece uzaktan izliyordu.

Deniz'in gözlerinde gördüğü hüzün Bora'nın ciğerlerini yakıyor ve kahrediyordu. Bebekleri, ikisinin güzel mucizeleri ölmüştü evet Bora da çok üzülmüştü bu duruma ama her şeyden önemli olan Deniz'di.. Çok şükür biricik karısı hayattaydı ve tehlikeli bir operasyondan sonra günlerce hastanede yatmış ve nihayet sağlık olarak iyileşebilmişti.

Ama Deniz'in gözü artık neredeyse Bora'yı bile görmüyordu. Her gün aynı şeyi yapıyordu Deniz. Hava ne kadar soğuk olursa olsun balkonda ki salıncağa oturuyor ve saatlerce denize bakıyordu. Ağlamıyor, gülmüyor, konuşmuyor ve hiç bir şey yemiyor içmiyordu.

Yüzünde görünen tek ifade hissizlikti.. Sanki bir heykel gibi, sadece donuk ve mat bakıyordu hayata. Bora artık Deniz'in kendisini bile sevmediğini düşünüyordu. Geceleri Deniz'den gizli gizli ağlıyor ama hep Deniz'in yanında olmaya çalışıyordu ve onun bu durumuna elinden geldiğince sevecen ve anlayışlı davranmaya çalışıyordu.

...

-"Ona bir bebek bile veremedim.." kendi kendine sürekli aynı şeyi söylüyordu. Gözleri dolan Deniz karşısında duran buruk ve soğuk manzaraya bakarken gözlerinden bir damla düştü.

Kapıda kendisini sevgiyle izleyen ve her hareketine tahammül eden, deliler gibi sevdiği adama hayatında verebileceği en özel ve tek hediyeyi verememişti.

Hem kızını kaybetmişti hem de kocasına bir çocuk verip onu daha da mutlu edememişti. Kusurluydu Deniz kendince hiç bir işe yaramayan, zayıf ve kusurluydu.. Tek yaptığı sürekli sorun çıkarmaktı.. Bu yüzdendi ailesini kaybedişi, bu yüzdendi karşına çıkan kötülükler. Başına gelen her şeyi hakettiğini düşünüyordu. Sanki hayatı onun lanetiydi!

Böyle giderse Bora'nın da hayatını mahvedecekti kendi yaşamını kuruttuğu gibi her şeyden çok sevdiği adamında hayatını karartacaktı. Deniz artık iyice emindi Bora'nın hayatından çıkmazsa kendi laneti Bora'ya da bulaşacaktı ve Bora'nın da hayatı mahvolacaktı.

Gitmeliydi Deniz ama nereye ve nasıl. Bora sürekli onu takip ediyordu her hareketini uzaktan izliyordu işe bile gitmemişti günlerce bu soruna bir çare bulmalıydı önce iyiymiş gibi davranıp Bora'yı onun iyi olduğuna inandırmalı ve işe göndermeliydi. Ardından da bir aydır yanlarında duran ve ona annesinin yokluğunu hissettirmeyecek derecede iyi davranan Zeynep Hanım'ı ve güzeller güzeli Melek'i de aynı şekilde iyi olduğuna ikna edip evlerine göndermeliydi. Onların hayatını daha fazla meşgul etmeye hakları yoktu Deniz'in.

Kendi lanetini onlara bulaştırmamalıydı!

Kendi planını kafasında tasarladı Deniz. İçi kan ağlasa da gülecek, yiyecek, içecek ve herkesi iyi olduğuna inandıracaktı. Ve sonra tüm bu iyi insanlara daha fazla zarar ve üzüntü vermeden çekip gidecekti. Ama sevdiği adamdan Bora'dan bu defa nasıl kopacaktı bunu bilmiyordu işte..

Ondan bir an bile ayrı kalmak dayanılmaz geliyordu Deniz'e ama başka çaresi yoktu bunu kendi için değil en çok da hayatının aşkı Bora için yapmalıydı.

...  Devam Edecek  ...


Not: aslında bu bölüm sondan bir önceki ve uzun bir bölüm olacaktı ama hem ara çok uzun oldu hemde ramazan süresince kafamı toparlayıp yazmak mümkün olmadığı için daha önceden yazmış olduğum kısımı yayınlıyorum. Hatalar olabilir.  Sevgiler..

Nursalkımın..

24 Temmuz 2012 Salı

Sen Gittin .. 23.07.2011

Dün çok sevdiğim bir sanatçının ölüm yıl dönümüydü..
Ben onu aşırı tarzının aksine hep küçük bir kız çocuğu masumiyeti ve muhteşem sesiyle sevdim..
Şarkılarına, şarkılarında ki hüzüne hayran olduğum eşsiz ve yalnız ses..
Amy Winehouse - Back to black..



Nursalkımın..

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Hadi Kalk Sevdam..



Hadi kalk sevdam, bir gün batımı daha.. Bir kara akşam seyri daha…
Deniz kokan bu hava her iç çekişimde ciğerlerimi biraz daha yakıyor.. Hüzün buharlnıyor gözlerimde, tutmasam yağmur olup yağacak sanki…
Hadi sevdam kalk… Meltemini coşturduğun yüreğin, bu sefer matemlere mahkum…
Sende her suçlu gibi boynunu büküp cezanı çekmelisin belki de…
Senin suçun en ağır olanı;
‘Sevmek…!’
Nasıl masum bir edayla bakarsın hala gözlerime.. Dedim ya senin suçun en ağır olanı!
Hadi kalk sevdam, bu mevsimden göçme vakti! Bilirsin biz sıcağa alışık değiliz, hep hazandır bizim mevsmimiz, hep hüzündür gitmelerimiz..
Hadi kalk… Bir kopuş daha gerçekleşmeli bu bahar kendi yüreğimden…
Sessizliğin çığlıklarına kulak asmamız ve o sessizlikle ağlamamız lazım… Biraz utanmamız, biraz hoyratça esip biraz da susmamız…
Hadi bu deli poyraz alır gider yoksa bizi… Bak duydun mu bu sesi… ardında bıraktıgım yüreğimden esen deli poyrazın izi..
Hadi kalk sevdam! Bu akşamın mateminden gecenin karanlığına yol alma vakti geldi..
Hadi kalk bak vakit gitme vakti…
Kalmak mı? Delirdin mi sen başı garip sevdam?
Sığıntı misali taşımaz bizi bu yelkenli, hadi artık bak vakit göçüp,
gitme vakti…
Bırak ardında bir damla gözyaşının tuzu kalsın, tadı dudaklarına indiğinde, çatlaklarının arası sızlasın..
Bırak bu soğuk yağmur senden sonra toprağına yağsın.. Hadi kalk artık sevdam! bırakalım bizim ardımızdan mutluluklar ağlasın!
Hadi artık kalk..
Bırak bizi uğurlayanlar ağlamasın, bırak herkes masum kalsın, bizi suçlu yapan bu şey utansın…
Hadi kalk bak vakit gitme vakti, ne varsa ardında bırakıp göçme vakti…
Hadi sevdam artık bitme vakti...


Nursalkımın..

20 Temmuz 2012 Cuma

Çok Üşüdüm Bir Parça Mutluluk Alabilir miyim? // 2007



Puslu gönül, biraz belki buğulu...
Lokmalarmı acı?
Bilemem...
Hepsi düğüm düğüm boğazıma dizili..
Zindanlara mühürler vurmuş aşk, tüm kapılar kapalı...
Giripte uzanmak istediğim hangi yürek varsa, hepsi yaralı..
Kimisi mazisine küskün, kimi de içten içe acılı...
Bir güvercini tuttum, niyetim sevmekti!
Gözümü karartan belki beyazlığı..
Affet beni narin yüreklim!
Bu bencilliğim, gönlümün sevdaya açlığı..
Ellerimin titrediğini farkettim, bide gözlerimdeki yaşları..
Çok değil!!! Bir parça mutluluk isteyecektim..
Belki de şanslı değilim ya da tamamen bahtımın karalığı..
çareler tükendiginde aradim, yoktu bir kapı aralıgı..
Eğer bir demden sığabilseydi yüreğim, belki de olmayacaktı bu kadar ağrılı...
İniltilerle fısıldayan, sessiz nidalarımın bu çığlığı..
Benim kulaklarım dayanamazken, nedir senin bu yüreğinin sağırlığı?
Ağlamaya özenmek neymiş? Sanki saplamak tene bıçagı...
Özlem işte o! işte o, tenin çektiği acı...
Ellerim tirek, ama gönlüm aç, gözüm karalı..
Çok değil, yeterdi bana bir parça da olsa mutlulugun kırıntıları....

Karamsar diye nitelendirdiler, kimide akıl kıtlığı...
Hiç biri yürekli değildi, demek için ölüm hastalığı.....
Ölüm karanlık belki...
Belki de insanı çeken bu karanlığı...
Ya da kalabalık içinde yanlnızlıklan bıkanlara,
Özletittiğinden gerçek yanlnızlığı...

Çok üşüdüğümü hissettim... evet! evet çok üşüdüm...
Çok değil be tipi yüreklim! çok değil..
Senden istediğim, damla kadar vefaydı...
Çok özlemişti belli ki yüreğim mutluluğu...
Belki de bu günlerde gülmek için bir nedenin yokluğu...

Şimdi;
Bir parça mutluluk alabilir miyim...?
Yanlış anlamayın...
Pahası neyse öderim! canımda olsa karşılığı.............


Nursalkımın..

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Boş / Luk..



Kan kusup duruyor hayallerim..

Sayılı bir kaç nefese mağdur galiba ömrüm...

Hep galipti sevinçlerime karşı hüzünlerim..

Ağlayamayacak kadar yorgunum, yolumu bulamayacak kadara yitik..

Hiç bir şey bilmeyecek kadar mağrur..

Ne geleceğe aydınlık bir bakış var yüreğimde, ne geçmişi silip atabilecek kadar güç..

Hüzünlüyüm, yaralıyım.. Yitiğim... Bitiğim..

Küçücük hayaller vardı minik bir dünya üzerine kurulmuş, istemeyerek yıkıp gittiğim..

Şimdi..

Şimdi kimin çizdiğini bile bilmediğim bir yolda emin olmayan adımlarla geleceğe yöneliyorum..

ve sadece düşünüyorum, ey hayat benden neler aldın neler verdin.. En çokta korkarak mırıldanıyorum yada neler vereceksin ?

Bilmiyorum...

İçimi acıtıp gidenlerden intikam almak istiyorum..

Yada boş vermek hiç bir şeyi hiç kimseyi yaşamamış olmak..

Aşk istemiyorum, tutku hiç olmasın..

Ben sadece tek başıma küçük bir kız çocuğu olmak ve elime verilen minicik şekerle hayatımın en büyük mutluluklarından birini yaşamak istiyorum...

Sizin diyarlarınızda mümkün mü ki...

Mümkün olur mu ki acaba yeniden 19 yaşıma dönmek..

Yine..

Bilmiyorum...


Nursalkımın..

Ölüm..




Baharı yanıklarla bezenmiş iz iz bir hayat..

Gidenler mi mahzun daha çok yoksa kalanlar mı..?

Bilinmezlik hakim olmuşken yaşamaya;

Ölmek mi daha kolay yoksa kalmak mı..?


Bu gün nutkum yarım yamalak..!

Bu gün hayat bana çok fazla uzak..!

Kendi derinliğime dalmış yaşarken bi yerlerde;

Adını koyamadığım bir şeyler geçiyor aklımdan iz bırakarak..!


Ya rab,

Sana vuslat var bu işin ucunda,

 İster yüz yıl olsun bu ömür ister bir saat!


Bilmiyorum!

Garip hülyalarda yüzüyorum,

Garip düşüncelerle kendimi dizginliyorum..!


Korkuyorum!

Ölüm hem çok yakın,

Hem de çok fazla uzak.....!!!

Nursalkımın..

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Geciken Karadeniz Manzaraları..

Evet işte benim başka bloglarda en sevdiğim post!
Bol resimli, bol manzaralı ve sıfır sözlü gezi resimleri...
Hemde yeşil, yes yeşil KARADENİZ'im den...

DİP NOT: (Anne ben köyümü özledimmmmmm..)


Köyümden Kareler..




Giresun Kümbet Yaylası Manzaralar













 Köyümden manzaralar 2




Sümela Manastırı




















Trabzon Sera Gölü




Nursalkımın..

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Hayatın Tozu Kaldı Gözlerimde..

Karmaşık, çok karmaşık şimdi düşüncelerim,
İzler, sesler, sevilenler, nefret edilenler hepsi karma karışık..
Duygusuzluk içinde çeşitli duygular yaşıyorum..
İçimde, beynimde, benliğimde deli bir savaş var..
Var olmakla yok olmak arasında bir yerde, kayıplardayım..
Yaşanmışlıkların izi yüreğimde, hayattın arda kalan tozu gözlerimde..
Ne yeniden başlayabiliyorum, ne olduğu gibi bırakıp gidebiliyorum..
Öyle saçma ki aklımdan geçenler ve öylesine delice..
Ne yapmak, ne yapmamak istediğim bile çok anlamsız..
Hedeflerim ise şaştı, hoş artık hedef medef kalmadı ki?
Sığınıp gözlerimde izi kalan bir anıya, dünüme, bu günüme ve yarınlarıma ağlıyorum..
Korkmuyorum ölmekten, ama çok korkuyorum yaşamaktan..
Vücudumda ki her zerre kökten bir soluşa hasret..
Bir bitişe muhtacım şimdi!
Karanlığa, ilmek ilmek yok olmaya..
Bir insan koparmı böyle hayattan?
Kopar..
Her şeye rağmen yaşamak mı lazım?
Sanmıyorum!
Yaşamak çok mu özel, çok mu güzel sanki?
Ağlamak bile söndürmüyor artık içimde ki yangını!
Peki bu ateşte kahrolup yanmak, mevlana oyunları oynamak???
Çok ince bir çizgi üzerinde, çok ince bir pamuk ipliğine bağlı şimdi ellerimde yaşam..
Ne olacak bundan sonra?
Ya da ne olmayacak...
Bilmiyorum, bilmek istiyorum ama istemiyorum da..
Dursun istiyorum her şey, dursun dünya, donsun zaman benim nezdimde..
Koyu bir sükuta ve derin bir sessizliğe ihtiyacım var..
Yaşamın renklerini katletmeye, tüm bakışları fluya çevirmeye..
El olmak istiyorum en yakınımdakine bile,
Hiç bir mevsim istemiyorum, hiç bir materyal..
hiç bir sözcük..
Durmak istiyorum, susmak..
Ölümüne susmak ve ölümüne susmak!
Bitsin istiyorum ve bitsin bende her şey ama her şey..

Nursalkımın..

10 Temmuz 2012 Salı

...............

Yine agladim..
Biliyor musun yillar sonra yine seni andim..
Yuregime sigdiramadim yine huznunu ve ben yillar sonra ilk defa yokluguna yandim..
Kapattim kapilarimi artik umutlara ve mutluluga..
Simdi kimsesizligimi aldim ustume..
Sicagin ortasinda goz yaslarimdan siril siklam yastigimda. . Usuyorum..
Birgun bulur muyum seni yine?
Geri alabilir miyim benden aldiklarini..
Oylesine buyuk bir aci biraktin ki bana!
Oylesine aciyor ki ruhumda bir parca..
yasami yitirdim avuclarinda bir yerde..
Gittin ya bulamiyorum simdi.
Yine yalnizligin kollarinda, sana ama en cok kendime agliyorum..
Kahretsin akkimda esir kalmis sende ne kadar istesemde seni dusuncelerimden cikaramiyorum..
Kahretsin duy artik sesimi!!!
Duy ben ôluyorum....

Nursalkımın..

Yarım Kalmış...



Ölüm azad ed kelimelerimi..
Bana acıdan kalan kalemimi..
Güneş yetmiyor ışıkların!
Yağmur ıslatmıyor damlaların!

Kahrolan bir kalp ellerimde tarumar edilmiş, 
Sevdalar, inanmalar ve güvenmeler yitirmiş kendini!
Aşık olmak mı dersin?
Hayır..
Sevmek mi dersin?
Hayır! Hayır! Hayır!!!
Gönül gülü göz yaşlarıyla sulanmış, gözyaşları hem hasret, hem tuz olmuş..
Avuçlarda ki umutlar tuz buz olmuş..
Yüreği soğumuş kışlardan bir buz olmuş..
Olmuş, bitmiş ama başlamamış!
Kurulan dünyalar başlara yıkılmış..

Sadece sevmek istemiş küçük yürek ve sadece sevilmek..
Sahiplenilmek..
Ama olmamış, üşümüş!
Kuş kanat çırpmış, yüreği kırılmış
Gönlü kanat çırpmış kanadı kırılmış..

Aşk batmış yüreğine, umutları bulanmış,
Aşk batmış gözlerine, göz yaşları kanamış!
Aşk batmış dudağına, sözleri ağlamış!
Aşk batmış ellerine, avuçları kapanmış..
Aşk batmış ruhuna, ölüm tenini esir almış..
Aşk batmış, aşka batmış..

Üzülmüş, uyumuş, ağlamış..
Bazen yemiş zehreden lokmaları, bazen kusmuş..
Hayata küsmüş kimi zaman,
Kim zaman sevdiğine küstüğünü sanıp kendine küsmüş!

Ecel toprak olmuş yanaklarına konmuş,
Umutları kelebek olup ellerinden uçmuş..
Hayata düşman kesilip, ölüme dost olmuş..
Umutları küçük birer kelebek, bir bir uçmuş..
Gözlerinde yaşlar, hayat dudağından kopmuş..
Yüreğinde ateş, yüreğinde fırtına, yüreğinde hasret..

Kim geldi kim geçtiyse dünlerinden bu günleri eski, bu günleri eksik, bu günleri yarımmış..
Kim varsa bu günlerinde, yarınları korkak, yarınları ürkek, yarınları yarımmış..
Kim varsa tenine hapsolan kokularda ciğerlerinde yanmış..
Kim varsa, kim varsa ona dair sevdaya adanmış..


Üç beş kimsesizlik kondurduğu caddeler,
Yüreğin uzanan her patikada onu seller almış!
O bir dünya kurmuş kendine, acımamış eller almış..
O bir çiçek dikmiş toprağa, nankörmüş dikeni ellerine batmış!!!
Sevememiş, sevmişse de yarım kalmış..
Sevememiş, sevmişse de ağlamış!!!


Nursalkımın..

VİRÜS DEĞİL ARKADAŞLAR HATALI İÇERİK

Arkadaşlar panik yapmayın :)
Çoğu arkadaşım bu uyarının virüsten olduğunu, kendi antivirüs programlarının onları uyarmadığı için zayıf olduğunu sanmış ama bu öyle bir şey değil.
Resimcenneti.com isminde ki bir sitenin urlsini vererek kullandığım resim google sistemi tarafından tanınmadığı için  hatalı ve tehlikeli olabilecek bir link olarak tanımlanmış ve uyarı vermiştir.
Zira google bu sitenin muhtemelen çok farklı bir içeriğinde sorunlu bir yazılım tespit etmiş ve bu siteden gelecek her şeyi zararsız olsa dahi tümden koruma listesine almıştır.
Sorunu nasıl anladığım kısmına gelince bir kaç gündür bende sık sık başka arkadaşların sitesinde bu uyarıyla karşılaşıyordum sanırım google bu içerik kaynağı konusunda şu aralar sıkıntı yaşıyor ve hatalı olsun olmasın tanımlayamadığı her yabancı url için bizi uyarıyor.
Bu konuda bazı arkadaşlarım aynı şeyin benim sayfama da olduğunu söyleyince bende direk linkle www.nursalkimi.blogspot.com üzerinden bloguma girmeye çalıştım.
Ve googlenin bana hatalı diye verdiği www.resimcenneti.com urlsini konularımda ki resimler içinde arattım.
Zaten sayfama ilk girişte direk açılan üç konu var ve mutlaka bunlardan birinde bu resmi yüklediği için hata bu üçünden birinde olacaktı.
Bende son üç konumda ki resimleri kontrol ederek resimcenneti.com dan aldığım resmi kaldırdım ve sorun da ortadan kalktı :)))
Umarım bu sorunu yaşayanlar için açıklayıcı olabilmişimdir.
:)) Beni bu konuda uyaran arkadaşlarım için çok teşekkür ederim ..

Nursalkımın..

9 Temmuz 2012 Pazartesi

BLOĞUMDA Kİ HATALI İÇERİK ARTIK YOK :) BUYRUN :)



Arkadaşlar sanırım bloguma başka bir sitenin urlsi ile eklediğim resim googlenin blogum için hata uyarısı vermesine sebep oluyormuş!
Bende kendi kendime benim blog bu gün niye sus pus olmuş, gelen giden yok diyorum...
Meğersem google kapıyı tıklatanları içeri almıyormuş :)
Neyse!
O resmi kaldırdım, artık gönül rahatlığı ile girebilir ve gönül rahatlığı ile hüzünlenebilirsiniz.
Hoş hüzünlü gönül nasıl rahat olacak orası ayrı bir muamma :)
Öyle işte..!
Bir kaç vefalı ve duyarlı arkadaş uyarınca beni bu hata konusunda sizlere teşekkürü bir borç bildiğimi ima ile sorunu ortadan kaldırdığımı bildireyim istedim :)
Sevgiler, saygılar efendim..

Nursalkımın..