26 Kasım 2012 Pazartesi

SON SİGARA..! (14.Bölüm / Hikaye)



Ayak sesleri beyninde yankılanırken Bora kafasını kaldırıp büyük bir merakla gelenin kim olduğuna baktı.
Açık olan salon kapısından yansıyan ışık gözlerini kamaştırdığından kendilerine doğru gelen kişinin sadece siluetini seçebiliyordu ama siluet onlara doğru yaklaştıkça midesine kramplar girmeye şakakları zonklamaya başlamıştı.

Gelen kişinin yüzünü net göremese de tahmin edebiliyordu.

Zeynep Hanım, Melek'in elini sıkıca tuttu, Tevfik Bey ağır ve vakur adımlarla salonda yavaş yavaş ilerlerken Zeynep Hanım'ın kalbi yerinden çıkacak gibi şiddetli atıyordu. Dizlerinde ki derman hafif hafif kayboluyor, tansiyonun yükseldiğini tahmin ediyordu.

Eşi bu nikaha karşıydı ve şimdi bu düğünü berbat etmek için gelmiş olabilirdi ama Tevfik Bey'in yüzünde çok farklı bir ifade vardı Zeynep Hanım eşinin aklından neler geçtiğini kestiremiyor ama korkuyordu da.

Melek ise yüzünde bir gülümseme ara ara göz ucuyla Deniz'e bakıyor ve usulca tebessüm ederek göz kırpıyordu.

Deniz, yüreğinde bir sıcaklık Tevfik Bey'in yanlarına gelişini izlerken Bora'nın elini sıkıca tutuyordu. Bora'nın diken üstünde oturur gibi dik bir hal almasından gerildiğini anlamıştı ama kendisi bu konuda hiç endişelenmiyordu.

....

-"Efendim.."
-"Tevfik Bey, merhaba.."
-".."
-"Ben, şey.."
-"Evet, sizi dinliyorum!"
Tevfik Bey telefonun bir ucunda gergin bir şekilde beklerken ahizeden çok tanıdık bir sesin -"Hadi Deniz, hadi." dediğini duydu.
-"Baba.."
Tevfik Bey ne olduğunu anlamaya çalışırken alnındaki kırışıkları ovuşturdu.
-"Anlamadım." dedi sert bir sesle gerçekten de hiç anlam veremediği bu tepkiye..
-"Ben Deniz, Bora'nın .." devamını getiremedi Deniz, hem heyecanlı hem endişeli yanlış bir şey yapmaktan korkuyor ama cesaretini kaybetmiyordu.

Tevfik bey telefonda kiminle konuştuğunu anlamıştı, karşısında ki ses bir an ne farkında olmadan ellerinin titremesine sebep olmuştu.

Hiç tanımadığı biri kendisine baba demişti. O bu evliliğe şiddetle karşıydı. Oğlunun ney-düğü belirsiz bir kızla evlenmesini istemiyordu.

Ama ahizenin öbür ucunda ki kırılgan ses öylesine içten bir "Baba" demişti ki.. Bir anda altüst olmuştu Tevfik Bey'in tüm düşünceleri. Sert bir sesle konuşmaya çalışarak;

-"Buyrun Deniz." dedi Tevfik Bey.

Deniz, midesinde uçuşan kelebekleri bastırmaya çalışıp olanca cesaretini toplayarak hiç düşünmeden kalbinden dökülen kelimelerle konuşmaya başladı..

-"Benim hiç babam olmadı biliyor musunuz? Ben çok küçükken kaybettim onları. Yıllarca hep bir baba şefkatinin hasretiyle yandım tutuştum. Evet size layık bir gelin olamam belki ama beni tüm kusurlarımla kızınız olarak kabul edebilir misiniz?" dedi. Ağzından çıkanları duymuyordu bile..

Melek, Deniz'in kolunu büyük bir sevgiyle sıktı, gözleri dolmuştu. 

Tevfik Bey'in herkese karşı olan sert kabuğunu tek kırabilen insan kızı Melek'ti ve bu fikir Melek'in aklına gelmişti. Babası aslında yufka yürekli çok iyi bir adamdı ama her nedense başkalarına karşı sert ve dikta eden bir tavır takınırdı.

Tevfik Bey olduğu yerde donup kaldı, bir şeyler söylemek istiyor ama konuşamıyordu.
Karşıda ki ses öylesine içten, öylesine muhtaç konuşuyordu ki Tevfik Bey istese de karşı koyacak kelimeleri bulamıyordu.

Deniz, içinde yanan aile hasretiyle konuşmaya devam etti;

-"Düştüğümde beni kaldıracak, yalnız kaldığımda sırtımı sıvazlayacak babam siz olur musunuz?" Sözlerini tamamlayamadan, gözlerinde ki yaşlar inci olup akmaya başlamış, sesi çatallaşmıştı. Ama aldırış etmeden  ağlaya ağlaya konuşmaya devam etti.

-"Ben yetimim, ama bu yetimliği dindirebilecek olan tek kişi sizsiniz, ömür boyu bu eksikliği yaşadım. Ne olur beni babasız ve kimsesiz bırakmayın. Lütfen." Deniz, hıçkırıklarla ağlamaya başladığında sözlerini zor bitirebilmişti.

Tevfik Bey, Deniz'in sözlerinden öylesine etkilenmişti ki bir türlü konuşamıyordu. Ne diyeceğini bilmiyordu gözleri dolu dolu olmuş, konuşsa ağlayacak hale gelmişti. Deniz'in hıçkırıkları duyuluyordu telefondan.

Tevfik Bey'in içi paramparça oluyordu sanki. Daha fazla o hıçkırıkları duymamak için telefonu kapattı.
Sonrasında ise ne olduğunu ne yaptığını bilmeden bu salonda, onu hiç beklemeyen bu insanların arasında buldu kendisini.

...

Deniz, heyecandan ve mutluluktan ne yapacağını bilmez bir halde bir anda ayağa kalktı ve Tevfik Bey'e doğru koşmaya başladı.

Bora ise iyice gerilmeye başlamıştı ve babasının Deniz'e ters davranarak kalbini kırmasından korkuyordu. Bir an ne yapacağını şaşıran Bora'da bir anlık hareketle oturduğu yerden sıçrayarak Deniz'in peşinden hızlıca yürümeye başladı.

Zeynep Hanım olduğu yere çivilenip kalmıştı sanki ne yaptığını bilmeden olanları izlerken Melek'in elini öylesine sıkmıştı ki Melek söylenerek elini çekek zorunda kalmıştı.

Herkes nefesini tutmuş olacakları beklerken Melek ve Deniz diğerlerinin aksine Tevfik Bey'in neden geldiğini biliyordu.

Deniz, nihayet koşar adımlarla Tevfik Bey'in yanına geldiğinde hiç bir şey söylemeden boynuna atlayarak sıkıca sarıldı ve kimsenin duymayacağı kadar kısık bir sesle;

-"Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim babacığım!" dedi..

Tevfik bey hayatında ilk defa gördüğü bu kızın sevecenliği ve samimiyeti karşısında çok duygulanmıştı. Hayat garip tevafuklar ve güzelliklerle doluydu. Deniz'in iyiliği ve sevgisi her kalbe işliyordu, duyguları öylesine saf ve temizdi ki bu durumu Tevfik Bey'in de sert kabuğunu kırıp, katı kalbini yumuşatmıştı.

Tevfik Bey, hiç bir şey için geç kalmamış olmanın verdiği mutlulukla kendisine sıkıca sarılmış olan bu yetim kızcağıza kendi kızı gibi sıkıca sarıldı. Bu görüntü öylesine güzel öylesine büyülüydü ki salonda ki onca kalabalığa rağmen çıt bile çıkarmadan herkes onları izliyordu.

Bora, onların yanlarına geldiğinde ne olup bittiğine anlam veremiyordu. Ne olmuştu da ömrü boyunca hep yüzünde sert bakışlarını gördüğü bu adamın yüzünde şimdi nedamet ve mutluluk vardı.

Deniz, babasına sıkıca sarılmış babası da Deniz'e aynı tepkiyi vermişti. Nihayet bir kaç dakika süren sarılma faslından sonra Bora, hayatında ilk kez babasının ağladığını görmüştü. Öylece, şaşkın ikisine bakmaktan kendini alamamıştı.

Tevfik Bey, ani bir hareketle kendilerine şaşkın şaşkın bakan Bora'ya da sarılınca Bora'nın endişeden kasılan bedeni bir anda gevşemiş, içinde nüfuz eden bir sıcaklık hissiyle gözleri dolu dolu olmuştu. Ömrü boyunca babasının kendine hiç böyle sarıldığını hatırlamıyordu. Baba oğul nihayet kendilerini daha fazla tutamayıp ağlamaya başlamıştı.

Bir müddet birbirine sarılan baba oğul göz göze geldiğinde Bora gözlerini silip şaşkın ve mutlu bir sesle;
-"Ama baba, sen nasıl?" dedi. Bora henüz sözünü tamamlayamadan Tevfik Bey oğlunun sırtını sıvazlayarak;

-"Sanırım yarım kalan bir işimiz var, hadi önce onu tamamlayalım." diyerek oğlu ve gelinin kollarından tutup onlarla birlikte nikah masasına geldi.

-"Memur Hanım buyurun kaldığınız yerden devam edin. Kızımla oğlumu evlendirin artık." derken gözlerinde ki yaşlar hala akmaya devam ediyordu.

Bora ve Deniz el ele son derece mutlu bir şekilde yerlerine otururken Bora hala mutluluktan ne diyeceğini, ne yapacağını bilmiyordu..

...

Düğün öylesine güzel olmuştu ki herkes günlerce Bora ile Deniz'den ve düğünlerinin ne kadar güzel olduğundan bahsetmişti. Deniz ve Bora da babalarının bu mutlu günde yanlarında olmasıyla mutluluklarını ikiye katlamışlardı. Deniz için her şey mükemmeldi. Bu yaşadığı mutluluk ömrü boyunca çektiği acılara bir hediye olarak verilmişti sanki öyle hissediyordu.

Muhteşem geçen düğünün ardından ikisi bir kaç ay oradan oraya gezerek balayı yapmış ve mutluluklarına mutluluk eklemeyi ihmal etmemişlerdi..

Hayat güzeldi..

....

OCAK 2005

Düğünün üzerinden aylar geçmişti ama Bora ve Deniz hala aşklarından hiç bir şey kaybetmemişti.
Deniz, yüzüne vuran günün ilk ışıkları eşliğinde gözlerini açtığında hemen sağına dönüp eşine baktı. Sanki bir gün uyandığında onu yanında bulamayacakmış gibi hissediyordu. Öyle çok seviyordu ki onu, her an görmek, sesini duymak ve sevdiğinin yanında olmak istiyordu. Neyse ki her zaman olduğu gibi Bora yanında mışıl mışıl uyuyordu.

Deniz, tebessüm edip Bora'nın dudaklarına küçük bir öpücük kondurarak yataktan hafifçe doğruldu, artık karnı iyice büyümüştü.

Ve hareketleri büyüyen karnıyla birlikte kısıtlanmaya başlamıştı. Ayrıca son kontrole gittiğinde doktor ona çok dikkatli olması gerektiğini, bebeğinin erken doğma riski taşıdığını söylemiş ve ani hareketler yapmaması için sıkıca tembihlemişti.

Deniz, doğrulduğu yerden dışarı bakarken doktorun dedikleri yine kulaklarında çınlamaya başlamıştı.

İçi ürperdi Deniz'in, havalar iyice soğumuştu. Yine yavaş bir hareketle oturduğu yerden kalkıp kapalı olan perdeyi iyice açarken havaya baktı. Sabah olmasına karşın havayı gri bulutlar kaplamış ve iyice karartmıştı. Deniz kendi kendine;

-"Yaz ne çabuk geçti." diye söylendi. Evet rüya gibi güzel bir o kadarda çabuk geçip gitmişti koskoca mevsim..

Deniz bu gün kendini bir garip hissediyordu ne olduğuna bir türlü anlam veremedi havanın kapalı olmasından sanırım diye düşünerek mutfağa gitti.

...

Dakikalar sonra Bora ne olduğun anlayamadan acı bir çığlık sesiyle uyandı...




(Devam Edecek)

Nursalkımın..

6 yorum:

  1. Ayyyyyy nurum iş yerindeyim ve bloguna girebildim. Çok sevinçliyim...Canım benim.. Biliyorsun bu hikayeyi çok sevmiştim..Öptüm seni..

    YanıtlaSil
  2. vaay be baba karşı çıkmadı.....
    beni çok şaşırttı :))
    ama şimdi Deniz in doğumu nasıl geçecek...


    yüreğine sağlık canım...

    YanıtlaSil
  3. heeey sen bizi ağlatmak istiyorsun galiba.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bi kez de ana posta ortama uygun uzuuun bir yorumunu görüyüm dolgulu dişimi kendi elimle kırıcam deep :)

      Sil
  4. sanırım bu son 3 bölümü yazarken gayet mutluydun :)
    bari peder bey biraz itiraz etseydi ne bilim düğün tarihini falan ertelemek zorunda kalsalardı :D
    kötüyüm ben köütüyüm kötüyümm :)

    doğum başladı belli hadi bakalım bi vukuat olucakmı

    YanıtlaSil