15 Aralık 2017 Cuma

Duygularımı Çalmayın!



Bu internet alemi ne kadar hain.. İnsanların ne duygularla yazdıkları satırları nasıl böylesine kolay çalabiliyorlar..

Ben yazarken içimde sızlayanlarımı akıtıyorum satırlara, yaralarım satırlarımda kanıyor, gözyaşlarım satırlarımda coşuyor..

Aslında paylaşmamak lazımdı sanırım en başından hiç birini, bir kenarda öylece atıl dursaydı, şimdi ve ara ara canım bu kadar yanmazdı...

Bazen böyle aklıma düşüyor yazdığım yazıların bir kısmını aratıyorum arama motorlarında her defasında aynı hezimetle benzer sonuçlara ulaşıyorum..

Üstüne titrediğim, içimin cız ettiği satırlarımı almış çok marifetli birileri ben yazdım diyerek yayınlamış.. Bir, iki değil üstelik bu! Bir birinden farklı farklı kişiliksizler, yazılarımın/şiirlerimin büyük çoğunluğu...

Bu nasıl bir hırsızlıktır..  Artık o kadar aşmış ki insanlık kendini manevi olarak da çalıntıya başlamışlar.. Duygularımı, acılarımı çalmışlar!

Kabul edemiyorum bir türlü, aman boş ver diyemiyorum..

Öyle ki; Önce kardeşimin ölümünün acısını çalmışlardı, Baba diye yazdığım bir şiiri yüzsüzün biri sahiplenmiş üstüne de benle kavgaya girişmişti bir form sitesinde ben yazdım diyerek..

Sonra çok sevdiğim ama hiç kavuşamadığım bir aşkın acısını.. Duamsın yazısını..

Daha çok varda bu ikisi en özeli, en canımı yakanı!

Şimdi ne demeli? İçimden geçen tek şey madem sahiplendiniz satırlarımı, satırlarımda ki can sızımı o zaman acısını da yaşayın inşaALLAH mı demeliyim? Önce çektiklerimi çekin sonra alın sizin olsun mu demeliyim? Bu kadar gaddar olmalı mıyım? Bilmiyorum ama gerçekten canım yanıyor! Paylaşmış olmaktan hayıflanıyorum...

Bilmiyorum, sadece gerçekten çok üzüldüm..

Bu gün ki çalınanım; (başlık içler acısı değil mi..)


Duamsın, Dualrımsın, Dualarımdasın ..






Nursalkımın..

11 Aralık 2017 Pazartesi

yine..



Yine serpildin yüreğime anıların kıyısından,
Yine sıktım ellerimi avuçlarımı kanatana kadar!
Yine senin aksin perdelendi gözlerimde ki buğudan..
Ve yine özledim seni, üşüdüğüm bir kış ayazından..

Yine..





Nursalkımın..

6 Eylül 2017 Çarşamba

..................




Dua dedim, tek teselli..

Bir avuç kadar sürdüm yüreğime..

Sonra aklımın derinlerinde bir çift dipsiz karanlığa daldım!

Sana -Amin dedim..



Ağla kalbim ağla, 
sesin duyulmasın! içinden ağla..

Nursalkımın..

15 Ağustos 2017 Salı

Şiirler de ölür..



Şiirler de ölür şairler gibi..
Bir bir atar kendini kelimeler sevdanın göz bebeğinden..
Sükuta teslim müebbet olur..

Şiirler de ölür sevgili..
Sevdası yitip, sessizliğe büründüğünde kelimeleri...
Yüreğin yarası siler geçer tüm sesleri..

Şiirler de ölür bir gün sevgili..
Öksüz bir sabinin dilinde yarım kalan baba sesi gibi..
Gönlünde sarmalanan kifayetsiz çocukluğu gibi,
Ana kucağında yarım kokan hayallerinden sızar..
Ve şiirler de ince ince ölür yitip giden aşklar gibi..

Şiirler de ölür sevgili..
Uzun satırlar arasında yolunu kaybeden noktayla virgül gibi..
Anlamının en derininden tutuşturup kelimeleri..
Yakarak kör eder zifiri geceleri...

Şairin kaleminden damlar damarında ki tüm kan bazen..
Son sözleri gibidir işlediği her satır matemini..
Serseri bir kurşunun hiç acımadan delip geçmesi gibi..
Beyaz sayfaya düşen her siyah kelamın aksi..
Ağır ağır siler gözlerinden şiirleri..
Ve işte o zaman Şiirlerde ölür sevgili..

"Kara gözlerinin zifirine yandığım, kalbimin katili..
Şiirlerime ölüm yolunu öğrettiğim sen sessizliği seçtin seçeli..."







Nursalkımın..

6 Temmuz 2017 Perşembe

Umut Avcısı 4 / hikayemsi



1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm


Zeyra o gün o bankta otururken yaşadığı ihanetin etkisiyle tüm hislerini kaybetmiş gibiydi. Ömründe hiç kimseyi bu kadar sevmemişti. Onca güzel günlerin verilen sözlerin ardından nasıl olmuştu da Oliver onu aldatabilmişti. Üstelikte Oliver'in kendisini aldattığı kişi en yakın ve ev arkadaşı Misa'ydı. Tüm bu olanları bir türlü aklı almıyordu. Bir acı hissetmiyordu tüm duyguları donmuştu adeta. Oliver ve Misa'nın o iğrenç görüntüleri gözlerinden gitmiyordu bir türlü.

Ağzında belli belirsiz gevelediği kelimelerde sürekli nasıl yapabildiniz  bunu diye sayıklıyordu,.

-Nasıl! Nasıl!

Nasıl olabilmişti de o kadar büyük aşklarına rağmen Oliver bir başka kadın ile birlikte olmuştu. Oysa ne hayalleri vardı birlikte. Zeyra'nın okulu bittiğinde okulda kalacak ve akademik kariyerine devam edecekti.  Ailesinin aksine Oliver bu konuda en büyük destekçisiydi.

Oliver okulda ki en dürüst ve sevilen öğretmenlerden biriydi. Zeyra'dan 7-8 yaş büyüktü. Genç yaşına rağmen profesörlük unvanı almıştı ve Zeyra ile okulda tanışmışlardı. Oliver Zeyra'yı ilk gördüğü anda aşık olmuş ama ilk aylar durum çok etik olmadığı için aşkını söyleyememişti. Zeyra'da hocasını ilk gördüğünde etkilenmiş ve sürekli ders bahanesi ile onunla zaman geçiriyordu. Bir gün birlikte ders çalışırken Zeyra Oliver'a Deniz'i ve mavi rengini çok sevdiğini söylemişti. Ertesi sabah Zeyra sınıfa girdiğinde masasının üstünde Mavi bir gül ve güle iliştirilmiş isimsiz bir not bulmuştu. Notta "Deniz'den kopmuş deniz renkli bir çiçek denize aşık olan deniz gözlü güzel kıza aşkını ifade etmenin bir yolu olabilir mi?" yazılıydı. Zeyra bu gülün kimden geldiğini hemen anlamış ve çok mutlu olmuştu. O gün ders bitene kadar hocasının gözlerine bakamamış ders bittiğinde ise gidip sadece "Evet" diyerek Oliver'in aşkını kabul etmişti. Aşkları mavi bir gülle böylesine masum başlamıştı.

Bu duruma nasıl gelebilmişlerdi, Oliver bunu ona nasıl yapabilmişti. Grimsi ve kasvetli havanın aksini yansıtan soğuk denize bakarken bağıra çağıra ağlamak istiyor ama bir türlü yapamıyordu. Gözünden akan bir damla yaşın tuzu dudaklarında ki çatlaktan sızıp ince ince yakarken sadece avuçları üşüyordu.

Bundan sonra ne yapacaktı, içinde ki acı ölümden bile daha karanlık hissettiriyordu...

Nursalkımın..

5 Temmuz 2017 Çarşamba

Umut Avcısı 3 / Hikayemsi



İnsanları anlamakta ve anlamlandırmakta ilk defa bu kadar zorlanmıştı. Merak denen duygu varlığında akıl almaz bir sızıya sebep oluyordu.

Sed, bu güne kadar, kendisinin bile bilmediği başlangıcından beri tek başınaydı ve düz yaşamıştı. Düzenli bir şekilde avlanır, fidye olan avları kendi deliğinde depolar ve geri kalanını da tüketirdi. Diğer avcılara nazaran av kabiliyeti yüksek, avlanma iç güdüleri ise oldukça kuvvetliydi. Çalınacak umutların kokusunu iyi alırdı ve susadığı zamanlar asla kontrolünü kaybetmezdi. Avcıların hiç biriyle muhatap olmaz, yılda bir defa mecbur olan toplantılarda diğer avcılarla bir araya gelirdi. 

Tüm avcılar yılda bir defa av ateşi dedikleri gecede toplanarak Avcı Efendisi Kops'a fidye olarak biriktirdikleri umutlardan verip yollarına devam ediyorlardı. Fidye vermekten kaçan ve tüm umutları kendileri tüketen avcılar Kops'un köpekleri tarafından takip ediliyor ve sonları asla bilinmeyecek bir şekilde ortadan kayboluyordu. 
Avcılar ya bir grup halinde ya da tek başlarına avlanıyorlardı. İnsanların gelir diye tabir ettikleri kavram avcılar için insanlardan çalınan umutlardı, bir avcı ne kadar çok umut çalarsa o kadar çok itibar görürdü. İyiliğe dair tüm duygulardan neredeyse yoksunlardı. İçlerinde acımasızlığa dair hep bir susamışlık vardı. Hepsi bir birini kokularından tanırdı, daha önce hiç bir birini görmeyen avcılar bile ilk karşılaşmalarında karşı taraftakinin kimliğini içinde hissederdi. Sadece su olan yerlerde avcılar diğerinin kimliğine erişemezdi. Bu yüzden akar su ve deniz gibi yerlerden uzak dururlardı. Bir avcı bir insana iliştiği zaman kendi kokusunu avına bulaştırır ve başka bir avcı bu kouyu tanıyarak asla o insana bakmazdı. Ancak avcı avını bitirdikten sonra o insanı terk ettiğinde diğer avcı o insanı avlayabilirdi. Hepsinin kendince isimleri vardı. Nasıl var olduklarını bilmiyorlardı başlangıçları yoktu varsa da bunu kendileri de hatırlamıyordu. Sanki hep varmış ve hep var olacakmış gibi yaşıyorlardı. Dünyadan bir kapı aracılığı ile kendi boyutlarına geçip kendilerine ait deliklerde çoğunlukla yalnız yaşıyorlardı.

Geçit bazı günler dünyaya kati suretle kapalı olur ve o gün avcı ne kadar susarsa susasın avlanmaya çıkamazdı. Bunlar Kops'un genel emirleriydi ve nedense avcılar bu emirleri hiç bir zaman sorgulamamış ve sınırların dışına çıkmamıştı.

Son av ateşinde siyah ateş başında toplanan avcının birinin gözlerinde hissetmişti efsanenin birazını.
Avcı gözlerinden sızdırırken hikayeyi acı çeker gibi bir hal almıştı. Aslında algılarını kapatıp sadece yıllık hesabı yapıp çıkacaktı ama istemeden de olsa hikayenin birazını almıştı.

Aldığı kadarıyla efsaneye göre zamanında avcılardan biri avına koştuğu insanlardan birinin hislerinden etkilenmeye başlamıştı. Garip bir şekilde o insanın vücut şeklinde var olan tüm uzuvlarında hissettiği şeyleri hissetmeye başlamıştı. Bu neredeyse hiç bir avcı da olmayan bir özellikti. Avcıların bir çoğu sadece insanların düşüncelerine yakın olan uzuvları hissedebilirdi. Enerjileri sadece buna müsaitti.  Üstelik daha fazlası için çabalamaya izin yoktu. Cansız olan ve ya canlı olup düşünme yetisi olmayan varlıkların, hayvanların suretlerine bürünebilirlerdi. Surete bürünürken önemli olan enerjinin madde boyutunda her hangi bir hissiyata sahip olmamasıydı. Hayvanların ve aklı olmayan insanların suretlerine de bürünebiliyorlardı ama bu tehlikeliydi. Çünkü suretini çektikleri canlı bir şekilde ölürse surette olan avcı da kuruyordu. Bu da sık olan bir şey değildi, avcılar riskten uzak düz varlıklardı. Onları besleyecek ve haraçlarını ödeyecek umutları toplayıp öylece devam ederlerdi boyutlarına. Bir çoğu düşünmekten bile acizdi. Avcıların bir sesi yoktu konuşmazlardı hepsi sadece bir birlerini okurdu buna da hisse vurmak, yansıtmak adını verirlerdi.


Sed'in hisse vurduğu anıda ki efsaneye göre bunun dışına çıkabilen sayılı bir kaç kişi olmuştu. Aslında bu anıları taşımak ve yansıtmak yasaktı ama bazı ciddiyetsiz avcılar bunu eğlence haline getirdiklerinden arada hislere dökerlerdi. 

Sed, ortalığa yayılan bu hikayenin üzerinde o zaman çok durmamıştı ama bu gün bu hissettikleri onu istemeden de olsa araştırmaya sevk etmişti. Kendisine ne olduğunu anlamalı ve bu karmaşıklığı çözerek yoluna devam etmeliydi!


_____________________________________________

(Devam edebilir, Sanırım..)



Nursalkımın..

3 Temmuz 2017 Pazartesi

Karışık..



Gönlümde bir ayaz, yüreğim avaz avaz..
Çığlık çığlığa ağlıyor tüm hayallerim..
İçimde ki bu durmadan konuşan ben!
Susmuyorum, susturamıyorum!
Sanırım çıldırıyorum,
Bağıra çağıra şarkılar söylemek,
Çılgınca dans etmek istiyorum!
Bir ağlamak, bir gülmek,
Bir yaşamak ama en çok ölmek!

Kendime şaşıyorum;
Nefesim kesiliyor ama hala yaşıyorum..
İçim bin bir parça ama ben hala bir bütün taşıyorum!
Yüreğimde ki özlem ateş alev yakıyor,
Ama hala hayallerle yarışıyorum!

Aklım almıyor,
Ruhum bedenime sığmıyor,
Hüzün gözlerimden taşıyor!

Bir eksik hissediyorum bir yarım!
Bu gün yoksam belki yarın varım!
Ben hangi kederin yüküyüm,
Belki de tescilli delisiyim olmayan bir diyarın!

Kendimi ıstırapta kaybettim, yollarımı bulamıyorum..




Baharım kalmadı! Ne yazım ne kışım..
Değişiğim, tükeniyorum..




Nursalkımın..

30 Mayıs 2017 Salı

Küçüksün yüreğim..



Bir masalvari hayat, bir varmış bir yokmuş..
Peki gerçek sevda nerede ?
Aciz insanlar mı?
Bil ki yüreğim, onlar bir gelmiş bir gitmiş..
Bulana dek aşkın gerçek yüzünü,
Sen hep böyle kalacaksın bir yanmış, bir sönmüş..
Evet şimdi emellerin kapında duruyor?
Peki yüreğim söyle bu halde varamazsan rabbe bunun ne değeri kalmış..

Belki geç oldu ama anladım, ne büyüyen bedenim, ne övülen aklım var imiş benim..
Yürek yaradana olan samimiyet imiş, her şey onda başlar onda bitermiş...
Dua nedir diye sorduğumda kendime.. Dua sadece O'nun bizden bir isteği.. Peki o istediğini boş geri çevirir mi???
Bizden dua etmemizi sıkıntılı anımızda sığınmamızı ondan yardım dilememizi istemişse bunun bir nedeni yok mudur?
Yaradan bilmiyor mu bizim vesvese veren nefsimizi? Bilmiyor mu şeytanın (haşa) "Bak rabbin seni bu günde yalnız bıraktı hani duaların kabulü" diye umudumuzu kırışını?
Biliyor, öyleyse bunda bir hikmet gizli...
Ne olmuş vermedi, ben biraz canım yansa da devam edemiyor muyum hayatıma?
Peki benim kazancım ne bundan diyorsun değil mi yüreğim?
Yarım salise sonunda ne olacağını biliyor musun?
Neden bu an için hayıflanıp duruyorsun?
Verdiğinde utancından kızarmayacak mısın?
Senin kazancın bu dünyanın senin olmadığını bilmen, senin kazancın acizliğini tanıman, senin kazancın acıları tadarak acı çekenlere ilaç olman..

Eğer yaradana kulluksa yürek, eğer kendini bilmekse yürek..
Küçüksün yüreğim, çok küçük...


// 9 yıl önce yazmışım, tevafuken buldum...
// Anladım ki yüreğim hala küçük..
// Yorumların bazılarına cevap veremedim üzgünüm..
// Yorgun hissediyorum, çok..

Nursalkımın..

8 Mayıs 2017 Pazartesi

Yazmayacağım!

Umutlarımı tükettim, yolum kayıp demeyeceğim..
Baştan sona ümitsiz, baştan sona biçare olduğumu söylemeyeceğim..
Dualarımın dili suskun, gönlüm dileklere küskün bunu yazmayacağım!

Hem desem, söylesem, yazsam ne olur?
Duyacak mısın sesimi?
Sen! Evet sen, bu satırları okuyan insan;
İçimde ki çığlıkların sessizliğinde kaybolacak mısın?
Beynimin içinde binlerce ses, hepsi kırgın, hepsi yorgun..
Duydun diyelim, cevap verebilecek misin?
Acıyanlarımı nasıl iyileştirebileceğimi söyleyebilecek misin?
Diyelim ki kendince acıdın halime beni teselli etmek istedin...
Söylediklerin beni teselliye yetecek mi?
Daha kaç defa avunacağım ki bir birinden farklı ama sonu hep aynı masallarla...

Gidecek yol bulamıyorum,
Dualara küskün gönlüm ama yine de susamıyoum!!!!!!
Öyle çaresiz ve acınacak haldeyim ki,
Elimde duadan başka kalan hiç bir şey yok!
Dua diyorum, diyorum da kendim  bile artık kendime inanmıyorum ki..
Yetiremiyorum hiç bir şeyi, yetinemiyorum!
Çaresizim kelimesi bile tarif etmiyor içimde ki buhranı..
Kıyamet oldum, kopuyorum!
Her zerrem toz oluyor, her hücremde defalarca ölüm ölüp diriliyorum..
Acı hep aynı, ne yazık ki alışmayı da bilmiyorum!

Kaç yıl oldu derbeder, kaç ay, kaç saat, kaç dakika...
Daha kaç var peki?

Hiç bir şey istemiyorum ama aynı anda o kadar çok şey istiyorum ki..
Hepsi fersah fersah ötede, hepsi binlerce yıl sonramda sanki!
ALLAH'ım.............................................................




Nursalkımın..

12 Nisan 2017 Çarşamba

Kırık Kalpler İskelesi..



Koştu, yetişemeyeceğini bile bile koştu..
Gidişini göre göre koştu..
Zamanı bile gerisinde bırakacak kadar hızlı, ama iskeleden ağır ağır ilerleyen vapura yetişemeyecek kadar yavaş, koştu..
Nasılda içine oturmuştu ayrılık oysa daha biraz önce "Bana ne ya.. Nereye gidersen git!" diye saçma sapan sözler sarf eden kendisi değil miydi?
Bir çırpıda, sevgilinin gözlerinden akan yaşlara aldırmadan dönüp arkasını aşklarından adım adım uzaklaşan da O'ydu.
Peki şimdi ne olmuştu da yüreğinde bir yangın alevlenivermişti, içinde tahammül edemeyeceği derecede sancıyan bu şey de neydi?
Bu güne kadar hep gel geç aşklar yaşamamış mıydı?
Sevgililerinin üç günlük hesaplarını tutup dördüncü gün kalpleri kıra kıra elveda dememiş miydi?
Hayata bir oyun penceresinden bakıp insanları oyuncak figürler yerine koymamış mıydı?
Bu güne kadar kaybedecek hiç bir şeyi olmayan laylaylom gönlü şimdi neden böylesine sızlıyordu.

Koştu, adımları birbirine karışırken yere düşüp bir yerini acıtması umurunda bile olmadan koştu..
Yetişemeyeceğini bile bile, ellerinden zalimce kaçıp gitmesine izin verdiği aşkına döndüremeyeceğini bile bile koştu..
Koca vapurun uçuşan martılar arasından duyulan düdüğünün acı sesi içini burka burka koştu..

Arkasından koştuğu şey ya da kişi sevdiği Dilek miydi? Yoksa kendi kör günahları mıydı bilemedi..
Ta ki iskelenin ucuna gelene, denize düşmesine ramak kalana kadar gözlerini yumdu ve koştu..
Yetişemeyeceğini, sonsuza dek kaybettiğini bile bile durmadı, koştu..

Hayret! Akrep bakışlarını ilk defa istila etmişti hüzün, cayır cayır buğulanan gözleri ilk defa yaşarıyordu,
Belkide kurumuş gönül topraklarında, küçük bir çiçek ilk defa filizleniyordu..
Kalbin kırılması, kalbin delice çarpması nasılmış ilk defa öğreniyordu..

Koştu yetişemeyeceğini bilerek, kendi aşkını kendi eliyle imkansızlara kurban edecek kadar cüretkar oluşuna söverek, ayağının altında ki toprak tuz buz olana kadar koştu...

İlk defa terk edilmişti ve ilk defa terk edilmek denen olay canını yakmış, ilk defa aşksızlık düşüncesi böylesine ürkütmüş, ilk defa kaybedilen sevgilinin yokluğu böylesine soğutmuştu tenini.

Sonunda durdu, sevgilisinin ağladığını hala görebileceği mesafedeydi vapur..
Ama uzatıp ellerini, yanaklarından yaşları silemeyeceği kadarda uzak..
Onları ayıran vapur yavaş ve vakur bir hareketle nazlı gelinler misali süzülürken denizin üstünde, sevdiğinin kıymetli damlaları batan güneşin yansımasıyla çarpışıp karışırken sulara..
Durdu, hayatında ilk defa yolun sonuna geldiğini, bundan sonrasının yaşanmaz olduğunu düşündü..
Durdu ve sol yanına dokundu..
İlk defa eline batan kırıkları hissetti, tuz buz olmanın sancısını duydu..

Ve sonunda kendinin de bir kalbi olduğunu anladı..









Nursalkımın..

10 Nisan 2017 Pazartesi

Issız..




Ve yollar bitti...
Şimdi ortada kalmış bir yolcu misali..
Uçsuzum, bucaksızım..
Sessiz ve ıssızım..


İçimde yanan ateşin sebebi senken,
Sensiz nasıl sönerim..
Geçtiğim onca ateş çemberi varken söyle,
Şimdi hangi yoldan dönerim..


Ben hala hayallerde yaşıyorum..


Nursalkımın..

6 Nisan 2017 Perşembe

Gel..



Gel,
Gel ey rüyalarımın efendisi..
Masivadan dola boynuma kaderini..
Hükmün fermanımdır başım üstüne..
Gel ey gece gözlüm,
Varlığın varlığım üstüne..

Gel, ıssız sokaklarımda mavi güller açsın,
Gel de, kederine tutkun bu kara matem artık bitsin!
Denizlerim ol, hırçın dalgaların soğuk tenime sinsin! .
Gel, sarmaşıklar misali sarılayım dallarına,
Gel, tüm ümitlerim kokunla yeniden yeşersin!..

Gel, ey ruhuma katre katre işleyen!
Gel de yeninden bul beni!
Sevda ile var et ağlayan gülüşlerimi!
Bir aşkı bırakıver usulca gönlümün surlarından içeri!
Bahar olsun tenimde,
Aşk koksun yüreğimde,
Çiçekler açsın gözlerimde!

Gel ey sevgili..
Yağmur ertesi açan ebem kuşağı gibi..
Yedi renginle boya beni,
Bilmez misin sanki?
Hasretim ben öylesine sevilmeye..
Gel de baştan yaz kaderimi!

Ey gece gözlü sevda diyarım!
Sen gel yeter ki...

// Eskilerden










Nursalkımın..

5 Nisan 2017 Çarşamba

Yüreğim Açık Kapı..



Yüreğim açık kapı,
Gel misafirim ol bu tende..
Güllerimin rengi metruk şimdi,
Gel tefsirim ol bu alemde..

Ben kapattım gözlerimi gayrısına,
Yüreğim yarım, umutlarım göçebe..
Hangi efendinin kölesi şimdi aşklarım bilmiyorum ki..
Gel,
Sadece çık gel..
Yürek kapısı bir sana açık, gel..







Nursalkımın..

30 Mart 2017 Perşembe

Allah'ım...



Yalnızlık ruhumda böylesine hüzünlendirirken beni,
Böyle çaresizken ümitlerim..
Ve böylesine nemliyken gözlerim..
Kapındayım, ısrarla tüm duvarlara direniyorum!
Ben bir tek sana muhtaç bir dilenciyim,
Ellerimi huzuruna açtım, bir tek senden dileniyorum!

Ey güzellerden daha güzel rabbim,
Ey her muhtacın ihtiyacını gideren,
Ey kendisine geleni boş çevirmeyecek kadar büyük ve cömert olan ALLAH'ım..
Yine geldim kapına sen kapına gelmeme izin verdiğin için,
Yine açtım ellerimi istiyorum senden sen benden istememi istediğin için,
Sana dayandım, senden başka kimsem olmadığı için,
Sana güvendim sen sana geleni boş çevirmeyeceğini taahhüt ettiğin için..

Çaresizim ey çaresizlerin tek çaresi,
Dertliyim ey dertlilerin tek dermanı,
Günahkarım, acizim biliyorum..
Tüm hatalarımdan pişmanım,
Yüzüm yok mevlam utanıyorum..

Ama sen öyle büyüksün ki, sen öyle merhametlisin ki..
Affına talibim rabbim tüm hatalarımla,
Aşkına talibim ya rabbim tüm yüreğimle!
İhsanlarına ve şefkat nazarına muhtacım rabbim tüm varlığımla..

Ya rabbi ben yine geldim kapına,
Regaip Kandili hürmetine,
Cumalar hürmetine,
Duaları kabul edeceğini bildirdiğin,
Kitabım kuran-ı kerim hürmetine,
Efendimiz resulün Muhammet Mustafa (s.a.s) hürmetine,

O ki, senin habibin, o ki uğruna rahmet yağmurları yağdırdığın,
O ki, bizi bile onun uğruna yarattığın..
O ki, uğrunda ve onun hakkı için tüm kilitli kapıları açtığın peygamberimizin adı hakkına!
Şimdi senden onun aşkı ve onun adı ile istiyorum mevlam yardım et..
Ya rabbi bu dilenciyi bu çaresizi kapından çevirme,
Ben dualarımın kabulüne layık olduğum için değil,
Duaları kabul etmek, kapına geleni hayırlar ile mest etmek sadece senin şanına yakıştığı için bana yardım et ve dualarımızı kabul et..
Ey alemlerin tek sahibi, eşi benzeri olmayan tek yaradan;
Sen kimin, neyin hakkı için kabul ediyorsan duaları onun aşkı için istiyorum senden ne olur yardım et,

Ne olur dualarımı kabul et..
Ne olur ALLAH'ım beni kapından kalbi kırık ve ellerim boş geri çevirme..
Ne olur ALLAH'ım beni bana bırakma, beni yalnız ve kimsesiz bırakma..
Ne olur ALLAH'ım beni sahipsiz ve çaresiz bırakma..
Ben sana sığındım rabbim, sadece senin merhametine, rahmetine, şefkatine ve affına sığındım..

Rabbim, tüm şahit olanların gözü önünde ben ellerimi en büyük olan, duaların tek kabul olunduğu makamına, sana açtım;
Tüm aciz varlığımla sana sığındım,
Yalnız senden istiyorum!
Ey tüm duaları duyan ve kabul edip isteyene istediğini verme gücü sadece kendisinde olan ALLAH'ım..
Ben bit tek senin rahmetinden umuyorum, ne olur beni şefkatinden ve merhametinden mahrum etme,
Ne olur beni tek başıma, kimsesiz ve çaresiz bırakma..!

Bismillahirrahmanirrahim..
Allah bana yeter, O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnız O’na dayanırım. Çünkü O, büyük Arş’ın, muazzam hükümranlığın sahibidir.”(Tevbe, 9/129).
(amin)

Huzurlu Kandiller...






Nursalkımın..

10 Mart 2017 Cuma

Seviyorum..




Seni seviyorum..
Aramızdaki yakın mesafelere, uzak yıllara aldırmadan!
Hiç bir yasağa takılmadan!
Ruhum hür, yüreğim özgür..
Seni senden bile saklıyorum,
Ellerime ve dilime vurulan tüm kelepçelere rağmen;
Seni yüreğimde biriktiriyorum..
Öyle ki senin adına benzeyen bir isim söylendiğinde,
Sarsılıyorum, tir tir titriyorum..
Virane sokaklarımın yıkık duvarlarına bile yansımazken suretin,
Ben hayalinin ardına saklanıp, savunmasızca ağlıyorum!
Kara bir gecenin, matemli havasına bürünüp gizliden,
Elime aldığım öylesine bir resmin içinde,
Sesi soluğu olmayan bakışlarının derinlerine bakarak,
Sessizce ama sonsuzca haykırıyorum!

"SENİ SEVİYORUM!"




Nursalkımın..

8 Mart 2017 Çarşamba

yüreğim..



Yüreğim sus artık..
Sesinin ulaşabileceği bir yer yok..
Feryatların, figanların büyüdükçe dizlerimin dermanı tükeniyor!
Karanlıkların sonu aydınlığa varmayacak bil!
Bu gün neysen, neredeysen yarın da o! Bil..

Yüreğim sus lütfen,
Sevda savaşlarının yegane mağlubusun artık kabul et..
Yenilmek kaderine yazılmış bir yazgı..
Hüzünlerin bu bahar da son bulmayacak bil!
Bu gün nasılsan, nasıl ağlıyorsan yarında o! Bil..

Yüreğim sus..
Hiç bir zaman sevdiğin kadar sevilmeyeceksin,
Hiç bir zaman sevda deminde demlenmeyeceksin..
Hep yarım kalmalar, hep hasretler düşecek payına,
Bu yolun sonunu hiç bir zaman değiştiremeyecesin..
Bu gün nasıl yarımsan, yarın da yarım kalacaksın..! Bil..





//yoruldum..


Nursalkımın..

27 Şubat 2017 Pazartesi

Ufacığım..



Sustun..
Kelimelerin gitti önce, sonra peşinden bir bir umutlarım..
Şimdi geriye kalanıma bakıyorum da;
Ne kadar eksildim, ufacığım..







Nursalkımın..

8 Şubat 2017 Çarşamba

Bu Yüzden



Hıçkıra hıçkıra masumluğu fısıldarken dudaklar,
Hüzünle yoğrulmuş hayatlara mı alışmaya çalışıyoruz?
Sevdiklerimize çözülmeyecek düğümler atıp,
Sonra da ipler koptu diye mi üzülüyoruz..
Sesi kısılmış soluklarla nefes alıp verirken dünyaya,
Yaşanmışlıklarımızı tedbirsizce sınıyoruz...

İşte bu yüzden hep aynı son, nefes alırken ölüyoruz...


(Rüyalarıma düştün yine fütursuzca,
En kötüsü ne biliyor musun?
Uyku ile uyanıklık arası ne kadar uzansam da sana tutamıyorum ellerini,
Çağırsam da duyuramıyorum ya sesimi..
Ah be kara gözlü sevgili, duysan ya beni..
Tutsan ellerimi..
Bak söylüyorum işte, ölürcesine Seviyorum seni..)


 ...

Nursalkımın..

1 Şubat 2017 Çarşamba

Üç nokta



Yüreğim yoksul bir çocuk..
Yamalanmış üstüne giydiği tüm sevdalar..
Özlemleri, hasretleri dolu dizgin,
Sevinçleri içe çoğunlukla yarım ve buruk..

Yolunu kaybetmiş bir meczup tüm aşklarım..
Kabıma sığamıyorum!
Nefes alamıyorum!
Şimdi ya gel al beni,
Ya da öldür ruhumu, sal beni..

Kaçıp gitmek istiyorum ama olmuyor..
Mıh gibi kalıyorum olduğum yerde..
Minicik bir damla vuruyor gözlerimden gönlüme,
Dağılıyorum, her zerrem paramparça oluyor..

Şimdi yarım kaldım ve buruk..
Sonsuz kaldı tüm hikayelerim,
Ve kafiyesiz şiirlerim..
Kifayetsiz tüm kelimelerim..
Mecalsizim, sadece sustum..
Her kelimenin sonu üç nokta,
Her hatıram gibi..
Ve sen...




Nursalkımın..

6 Ocak 2017 Cuma

Biçare Yalnızık (TKR)



Martı sesleri eşliğinde, kıyıya vuran dalgalara öylesine dalmıştı ki..
Arkasındaki yoldan gelip geçen arabaların birbirlerine tahammülsüzce çaldığı korna sesleri bile artık umurunda değildi.
Bu gün günlerden neydi, mevsim hangi renge bürünmüştü farkında bile değildi. Kaç gündür böylesine kendinden geçmiş ortalarda dolanıyordu bilmiyordu..
Bildiği tek şey içinde bastıramadığı bir boşluk vardı ve zaman onun için artık sadece hiçlik olarak akıyordu..


-"Yetmiyor bana artık." demişti giderken..

Yetmeyen neydi ki?
-Sevgisi mi?
Bu imkansızdı! Değil ona yetmeyecek, dünyaya yetecek kadar sevmişti o sevgiliyi..
Hayalleri miydi yetiremediği?
Hayır! Hayır bu da olamazdı.
Öylesine sonsuzdu ki hayalleri, yaptığı resimlere herkes hayrandı. İnsanlar hayal alemine dalıp çizdiği eserlere inanamıyordu.
Şimdilik çok ünlü bir ressam değildi, kim bilir belki bir gün olabilirdi. Şimdi kendini zorla geçindirmesine yetiyordu resimlerinin değeri.

Sırtına esen rüzgâr, hiç bir şey yapmasa bile gözlerinde bir buğu oluşturacak kadar yakmıştı canını. Sırtını sarmayan bir çift kolun eksikliği ile hisettirivermişti esintiler ona kimsesizliğini..
Bakışlarını, sevdiğinin gözlerinde ki derinlikle eşit tuttuğu denizden, hafif hafif yağan yağmurla yarı katı yarı sıvı hale gelmiş olan çamurumsu toprağa çevirdi..

Gözlerinden damlayan bir kaç damla yaş toprağı daha da çamurlaştırmak istercesine karıştı yağmur suyuna..

-"Yetmeyen ney?" Cevabını bildiği halde sormuştu.. Çünkü bunun bir yetersizlik olduğuna inanmıyordu, ama yine de bile bile sormuştu...

-"Bıktım bu sefillikten anlıyor musun? Artık yarın nasıl geçecek diye düşünmek istemiyorum, bu ay kirayı nasıl ödeyeceğim derdi çekmek istemiyorum. Anlıyor musun beni? Vitrinlerde gördüğüm elbiseleri almak, gönlümce gezmek istiyorum!" diye cevap vermişti. Yüzünde ki aşağılayan bakışları eşliğinde, zaten hepi topu bir kaç parça olan kıyafetlerini bir hışımla bavuluna doldurmaya çalışırken. Salih'i nasıl inciteceğini hiç düşünmeden zehir gibi çıkmıştı ağzından bu sözler.

-"İyi ama.." diyebilmişti Salih.

Sert bakışlarına ve aşağılayan tavrına hiç ara vermeden, Salih'in dilinde düğümlenen kelimelerini ağzına tıkıvermişti.

-"Yeter Salih! Diyeceklerini duymak istemiyorum!" diye tahammülsüz bir sesle cevap vermişti, ardından ani bir duraksamayla elinde ki son parça olan şalı bir türlü valize sığdıramayınca uğraşmaktan vazgeçti...
Şalın bavula sığmaması iyice canını sıkmış olacak ki önce;

-"Canın cehenneme!" diyerek şalı fırlatıp odanın ortasına doğru attı ve sonra devam etti! Ses tonu hala aynıydı, zehir gibi kışkırtıcı, ateş gibi yakıcı;

-"Para her şey değil laflarını, bize sevgimiz yeter zırvalarını artık dinlemek istemiyorum. Kuru sevgi karın doyurmuyor anladın mı!"dedi ve bavulun fermuarını iç gıcıklayan bir sesle bir çırpıda çekti, koca kırmızı bavulu Salih'in yardım etmek istemesine, dudak kıvırarak kabul etmediğini belli eden tavrıyla, sert bir hareketle yüklendi ve kapıya doğru yürüdü..

Topuklu ayakkabısının taş zemine vuran o tıkırtısı hala uğulduyordu kulaklarında Salih'in. Kapıya vardığında döndü eve şöyle son defa sonunda buradan gidiyorum bakışı attıktan sonra Salih'e dönüp,
-"Sana ve aptal resimlerine elveda! Beni sakın arama, sorma bir daha! Ben yakında evleniyorum." dedi ve kapıyı çarpıp hızlıca oradan uzaklaştı..
Ayak sesleri kapalı olan kapının ardından yok olana kadar öylece bakakalmıştı..

Salih onu en son kenarına çöküp kaldığı camın kırık köşesinden lüks bir arabaya binerken gördü.
O günden sonra kimseyle konuşmadı, resim yapmayı da bıraktı bir müddet..
Şimdi, hırçın dalgaları ile sahili söven denize bakarken ağzından o gün söyleyemediği cümle dökülüverdi.

-"Para her şey değildi sevdiğim, ama isteseydin.."

Sustu Salih, gözlerinden damlayan yaşları elinde tuttuğu solgun lacivert, parlak pulları iyice eskimiş şala sildi..

Ayağa kalktı, üstünde ki son moda, pahalı bir markaya ait fit kesim ceketi düzeltip, içinde kopan fırtınaları bastırmadan, bakışlarına yerleştirdiği hüzünle kendini bekleyen arabaya doğru yürüdü..

Eğer Gülçin o gün Salih'e izin verseydi resimlerinin bir iş adamı tarafından çok beğenildiğini ve bu gün yapılacak bir sergiyle satışa sunulacağını, bunun için de sergi öncesi iyi bir avans verdiklerini anlatacaktı.

Hatta ikisi için yeni bir ev tuttuğunu ve O'na sürpriz yapmak için beklediğini söyleyecekti..

Ama yapabildiği tek şey susmaktı...



(DEVAM EDEBİLİR)

Ya da etmeli mi siz karar verin..




                                                             

Nursalkımın..